9 Şubat 2010 Salı

Panik Atağın 13 Belirtisi, 9 Özelliği

Her geçen gün daha çok insanı pençesine alarak gündemden düşmeyen bir hastalık olan panik atak aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan bir özelliğe sahiptir. İşte Panik Atak hastalığının 13 belirtisi:
Toplum genelinde insanların yüzde kaçı hayatından memnun ve mutlu konulu bir araştırma yapılsa sonuç çok iç açıcı olmaz herhalde…

Hayatın zorlukları yaşanan olumsuzluklar insanları bazen savunmasız ve güçsüz bırakabiliyor. Bu dönemi zaman zaman hepimiz yaşamışızdır, yaşamaya da devam ediyoruz. Böylesi durumlarda insanlar depresyon geçirebiliyor ya da farklı psikolojik hastalıklara yakalanabiliyorlar. Ne yazık ki birçok insanın hayatını zorlaştıran ve son günlerde sıkça duymaya başladığımız panikatak da bu hastalıklardan biri…

Panik Atak nedir?

Panik atak, başta panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, yoğun endişe karışımı bir nöbettir. Panik atak aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan bir özelliğe sahiptir.

Panik atağın belirtileri nelerdir?

1- Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması

2- Terleme

3- Titreme yada sarsılma

4- Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları

5- Soluğun kesilmesi

6- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi

7- Bulantı ya da karın ağrısı

8- Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma

9- Derealizasyon (gerçek dışılık duygular) ya da deparsonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma)

10- Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu

11- Ölüm korkusu

12- Paresteziler (uyuşma ya da karıncalaşma duyumları)

13- Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları

Panik atak ile ilgili bilinmesi gereken gerçekler nelerdir?

Panik bozukluğu bir kalp rahatsızlığı değildir.

1- Panik bozukluğu ölüme yol açan bir hastalık değildir.

2- Panik bozukluğu bir akıl hastalığı değildir.

3- Panik atağı sırasında insanların öldüklerine, delirdiklerine ya da kontrol dışı davranışlarda bulunduklarına ilişkin hiçbir tıbbi bilgi yoktur.

4- Panik atak insanı hem duygusal yönde hem de bedensel anlamda aşırı derecede zorlayan bir yaşantıdır fakat bunu yaşayan bilir ve dışarıdan anlaşılmaz.

5- Panik atak sırsında yaşanan nefes alma sorununu aşmak için yapılan en büyük hata hızlı nefes alıp vermektir. Oysa o daha yorucudur, yapılması gereken derin ve sakin nefes almaktır.

6- Atak geçireceğim diye dışarı çıkmaktan, kalabalık yerlere gitmekten korkmayınız. Bu konudaki temel davranışınız hastalıktan önce neleri yapabilmekteyseniz onları yapmayı sürdürmek olacaktır.

7- İlaç tedavisi panik atakları azaltmak için etkilidir ama sadece ilaç yeterli değildir. Bunun yanında eğer psikoterapi alırsanız sorunla başa çıkmayı öğrenmiş olursunuz.

8- Tedavi içerisinde bile atakları yaşamaya devam edebilirsiniz, ama nasıl engelleyebileceğinizi öğrenmiş olduğunuzdan daha hafif atlatacaksınızdır.

9- Atak başladığında belirtilerin en yoğun yaşandığı süre 10 dakikadır. Sağlık kuruluşlarına gitmeye çalışsanız bile vardığınızda geçmiş olacaktır. Unutmayın fizyolojik değil psikolojik bir rahatsızlıktır.


Panik atak hastalığının tedavisi mümkün müdür?

Panik atak tedavisi mümkün bir hastalıktır. Hastaya önce hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Bunu başarabilen hasta ilerleyen zamanlarda panik atağı tamamen hayatından çıkarabilmektedir.

Panik atak tedavisindeki en büyük sorun hastanın fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna inanması ve bu nedenle psikolojik desteği geç aramasıdır. Yapılan araştırmalar, panik atak tanısı konulan hastaların yüzde yetmişinin hastalığın ne olduğunu bulmak için en az 10 doktora gittiğini göstermektedir. Birçok defa tam sağlık denetimi ve gerksiz birçok ilaç kullanmış olan hasta doğru yere geldiğinde panik atak teşhisi koymak ise kolay olmaktadır.

Sadece psikiyatrsitler tarafından tedavi ve dönem dönem ilaç kıullanılmasınıda gerektiren tedavi aşamasında hastanın doktoruna güvenmesi çok önemlidir. Güven duyulan ve rahat hissedilen bir uzmana gidilmesi tedavi sürecini hızlandırabilmektedir.

Tedavi sırasında nefes ve rahatlama egzersizleri, atağın üstüne gitme teknikleri ve kas gerginliğini yok etmeye yönelik alıştırmalar hastaya öğretilmekte ve uygulanmaktadır.

RAMAZANDA SAĞLIKLI BESLENİN

Yaklaşık 14 saat dinlenmeye çekilen mideye aniden yüklenmek, sindirim sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle orucu hafif yiyeceklerle açmaya özen gösterin. Ramazanda 2 öğün yiyorum diye 2 kişilik yemek yemeyin. İftar ve sahur arasında 10 bardak su için.

Ramazanda Tafsiye Edilen Menü:

İftar:
1 Adet hurma ve 1 adet zeytin
1 Bardak su
1 Kase çorba
1 Kase salata (5 dakikada tüketin) (10 dakika ara vermek daha rahat bir akşam geçirmenize katkı sağlayacaktır.)

Akşam:
3-5 köfte kadar (90-150 g) tavuk, balık, et, peynir (kurubaklagil veya sebze yemeğiyle birlikte olabilir)
10-12 yemek kaşığı sebze yemeği
1-3 Dilim çavdar ekmeği
2-4 Yemek kaşığı pilav(bulgur) veya makarna(kepekli)
1 Su bardağı süt veya yoğurt
Karışık sebze salatası (1 çay kaşığı zeytinyağı )
1-2 porsiyon meyve (meyve suyu olarak tüketilebilir)
½ porsiyon tatlı (sütlü tatlılar tercih edilmelidir)

Ara:
2 Porsiyon meyve (2 adet meyveden elde edilmiş taze sıkılmış meyve suyu)
1 Su bardağı süt veya yoğurt

Sahur
1 Bardak süt veya yoğurt
5 Adet zeytin veya 2 adet ceviz içi veya 6-7 adet badem/fındık/fıstık
2-3 kibrit kutusu kadar (60-90 g) beyaz peynir veya 40-60 gram kaşar peynir
(1 adet haşlanmış yumurta + 1-2 kibrit kutusu kadar (30-60 gr) beyaz peynir)
3-4 Dilim çavdar ekmeği
Biber domates salatalık
1-2 Porsiyon meyve (2 adet meyveden elde edilmiş taze sıkılmış meyve suyu)

Dikkat edilmesi gerekenler!
* Yaklaşık 14 saat dinlenmeye çekilen mideye aniden yüklenmek, sindirim sorunlarına neden olabilir. Orucu hafif yiyeceklerle açın.
* Ramazan ayı süresince yapılan başlıca beslenme hatalarından biri de az meyve yemektir. Günde en az 4-5 porsiyon meyve tüketin.
* Mutlaka sahura kalkın. Bu şekilde hem aç kaldığınız süreyi azaltır hem de metabolizmanızın yavaşlamasını önlemiş olursunuz.
* Oruç tutarken vücut uzun süre susuz kalacağı için, iftar ve sahur arasında bol su içmeye özen gösterin. (En az 10 su bardağı)

KADINLAR ERKEKLERDEN ÇOK KABUS GÖRÜYOR

İngiltere’de yapılan bir araştırma, kadınların erkeklerden daha çok kabus ve duygusal rüyalar gördüğünü ortaya koydu.

170 gönüllü üzerinde yapılan araştırmada, yakın zamanda gördükleri rüyaları anlatmaları istenen deneklerden erkeklerin yüzde 19’u, kadınların ise yüzde 30’u kabus gördüğünü söyledi.

Başka bir araştırma da, erkeklerin kadınlara nazaran daha rahat bir uyku çektiklerini gösterdi.

Kadınlardaki bu olumsuzluklara tek neden olarak, adet dönemlerinde vücut ısısındaki değişiklik gösterildi.

Edinburgh Uyku Merkezi Müdürü doktor Chris İdzikowski ise araştırmanın sonuçlarına şaşırmadığını belirterek, bu araştırmadan kadınların daha fazla kabus gördükleri mi yoksa bu kabusları daha iyi hatırladıkları mı sonucunun çıkarılması gerektiğine dikkat çekti.

TÜRK DOKTORDAN İNANILMAZ BULUŞ

Çalışmalarını ABD'deki Yale Üniversitesinde sürdüren Prof. Dr. Murat Günel tarafından yapılan araştırmayla, beyin kanamalarına yol açan anevrizmaya neden olan 3 gen bulundu.

Araştırma sayesinde, anevrizma oluşma riski yüksek hastalar basit bir kan testiyle tespit edilerek, beyin kanamaları önlenebilecek.

Yale Üniversitesi Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları (Nörovasküler) Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü Prof Dr. Murat Günel'in, aynı üniversiteden Dr. Richard Lifton ve Türk doktorlar Kaya Bilgüvar, Yaşar Bayrı ve Zülfikar Arlıer ile birlikte yürüttüğü 15 yıllık araştırmanın sonuçları, dünyanın en büyük tıp dergilerinden biri olan Nature Genetics'te yayınlandı.

Araştırmada, Hollanda'nın yanı sıra, dünyada anevrizmaya bağlı beyin kanamalarının en çok görüldüğü Finlandiya ve Japonya'dan toplanan 10 binin üzerinde kan örneğinden elde edilen genetik materyal (DNA) kullanıldı. Bunların yaklaşık 2 bin 200'ü anevrizma hastalarından, 8 bini de sağlıklı, anevrizması olmayan insanlardan toplandı.

Araştırmada ilk olarak, Avrupalı hastaların kanlarındaki (DNA) 300 bin değişik bölgeye bakıldı. Sonuçta, 3 bölgedeki değişikliklerin anevrizma riskini tüm dünya toplumlarında artırdığı belirlendi.

Araştırma sayesinde, basit bir kan testiyle beyin kanaması olmadan anevrizma oluşma riski yüksek hastaların tespit edilebileceği bildirildi.

Bu kişiler belirlenince, MR Anjiyo ve KT Anjiyo gibi radyolojik tetkiklerle takip edilebilecek. Oluşumu belirlenebildiği takdirde de anevrizma, patlamadan önce cerrahi veya damar içi yöntemler kullanılarak tedavi edilebilecek.

Anevrizma Ouşmasının Nedenleri

Günel, bu araştırma sayesinde ortaya çıkarılan 3 genin tespitiyle, söz konusu hastalığın oluşum nedenlerinin de anlaşılmaya başlandığını bildirdi.

Araştırmayla, hiç beklenmedik bir şekilde, her 3 genin de damarlardaki bozukluğu tamir eden kök hücreleri etkilediğinin belirlendiğini anlatan Günel, ''Bu genlerdeki bozukluklar, beyin damarlarının sertleşerek erken yaşlarda bile yaşlanmalarına yol açıyor. Bu erken yaşlanmaya bağlı olarak da anevrizmalar ortaya çıkıyor ve zamanla patlayarak beyin kanamalarına ve felçlere sebep oluyor'' şeklinde konuştu.

Günel, uzun vadedeki hedefinin, bu sonuçlara bağlı olarak yeni tedaviler geliştirerek, anevrizmaları kanamadan teşhis edip yeni yöntemler kullanarak hastaları iyileştirmek olduğunu söyledi.

Türkiye'de Anevrizma Hastalığı

Günel'in verdiği bilgiye göre, anevrizmaların toplumda görülme riski yaşla artıyor.

ABD'de yapılan araştırmalara göre, hastalık 60 yaşında toplumun yüzde 5 gibi büyük bir kısmını etkileyebiliyor.

Türkiye gibi sigaranın çok içildiği ve yüksek tansiyonun sık görüldüğü toplumlarda, bu oran yüzde 5'in üzerine bile çıkabiliyor. Ancak, Türkiye'de bu konuda yapılan bir araştırma olmadığı için, tam bir sayı verilemiyor.

Sadece Türkler'de etkin genlerin varlığının mümkün olduğunu, ancak, Türkiye'de böyle bir araştırma yapılmadığı için bunun var olup olmadığının henüz bilinmediğine dikkati çeken Murat Günel, ''Bu yüzden böyle bir araştırmanın Türkiye'de de yapılarak, Türkler'e özgü bu genlerin saptanması halinde, gereken önlemlerin alınması çok önemli'' diye konuştu.

İNTERNET HASTALIK YAPIYOR

Karşılaştığı herhangi bir sağlık sorunu karşısında hemen internete başvuranlar çoğu kez kendilerini "hastalık hastası" yapacak bir sürece giriyor.
Washington'da Microsoft Araştırma Grubu'ndan 2 araştırmacının yaptığı geniş kapsamlı çalışmada, kişilerin ziyaret ettiği siteler incelendi ve çalışmanın bir parçası olarak 515 bireyin sağlıkla ilgili araştırmaları tetkik edildi. Dr. Ryen White ve Dr. Eric Horvitz, web araştırma cihazlarının sağlıkla ilgili kaygıları yükselttiğini belirledi. Web araştırma uzmanı White ve Yapay Zeka Geliştirme Derneği'nin Başkanı Horvitz, sayısız bilgi kaynağıyla internetin, özellikle bir teşhis arandığında, tıp konusunda bilgisi az olan ya da hiç bu bilgiye sahip olmayan kişilerde endişeyi artırabileceğini gösterdi. "Hastalık hastalarının" sıradan ve zararsız belirtileri ciddi bir hastalığın işaretleri olarak yorumlayabileceğine dikkati çeken White ve Horvitz, başı ağrıyan bir "hastalık hastasının" internette araştırma yaptıktan sonra beyninde tümör olduğu sonucuna varabileceği ya da göğsünde ağrı hisseden bir başkasının kalp krizi geçirdiğini sanabileceği örneğini verdi. Bu tür çıkarımların endişenin yanı sıra vakit kaybına ve gereksiz sağlık harcamalarına neden olabileceği de vurgulandı.

DİŞÇİ KORKUSUNA SON

Miniklerin en büyük korkularından dişçi koltuğu ve ideal hekim. Artık bu korku tarihe karışacak.

Uzman diş hekimleri tedaviye uyum göstermeyen, aşırı endişeli çocuklara temel yönetim teknikleri uygulayarak müdahale edebiliyor. Fakat psikolojik yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlar da yaşanabiliyor.

BeşOnbeş Özel Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği uzman doktorlarından Gözde Işıksal, aşırı endişe ve korkunun olduğu vakalarda, ağrı ve acının hissedilmeyeceği, anestezi olmadan, sedatif ilaçların kullanıldığı, Sedasyon yöntemine başvurulabildiğini ve bu yöntemin genel anestezi uzmanları ile sağlıklı bir klinik ortamında gerçekleştirildiği takdirde başarılı ve sağlıklı bir yöntem olduğunu belirtiyor…
Sedasyon Nedir?

Psikolojik telkinlerin de yetersiz kaldığı, aşırı endişeli vakalarda uygulanabilen, farklı yöntemler kullanılarak hastanın santral sinir sisteminin baskılanması sonucu çevre ile ilişkisinin ve bilincinin azaltılması yöntemine 'sedasyon' deniyor.

Çocuklarda Sedasyon

Çocuğun diş tedavileri sırasında daha uyumlu ve rahat olmasını sağlayan bir teknik olan 'SEDASYON', doğru klinik ve uzman eller tarafından uygulandığında oldukça güvenilir bir yöntem! Dr. Dt. Gözde Işıksal, yöntemin tüm çocuklarda uygulanabildiğini, BeşOnbeş Özel Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği'nde diş tedavilerinden korkanların yanı sıra bir seansta birden fazla işlem gerektiren vakalarda yada özürlü çocukların tedavisinde de tercih edildiğini belirtiyor.

Sedasyon Nasıl Uygulanıyor?

BeşOnbeş Özel Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği, uzman hekimleri tarafından uygulanan bu yöntem oldukça basit ve pratik olma özelliğine sahip. Genel anestezi uzmanı, işlemi çocuğa telkinler vererek, bazı ilaçların kullanıldığı uyutma yöntemi ile bir ameliyathanede değil klinikte rahatlıkla gerçekleştirebiliyor.

KANSER ÖNCEDEN BELİRLENEBİLİR Mİ?

Kanser ortaya çıkmadan önce ipucu veriyor mu? Kanser önceden saptanabilir mi?

Kanser hastalığında psikiyatrik şikayetlere çok sık rastlanıyor. Kişinin çektiği ızdırap ve tedavinin zaman alması moral değerlerini zayıflatıyor ve kişiyi depresif yapabiliyor. Konsülyasyon ve Liyozen Psikiyatrisi konusunda çalışmalar yapan Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. M. Kemal Arıkan, kanser ve psikiyatrik hastalıkların beraber olduğu vakalarda tanı koymada objektif ölçüm yöntemlerinden bahsetti.
İşte Arıkan'ın açıklamaları:

"Psikiometrik incelemeler adı altında geçmektedir. Tabi metastaz ve benzeri durumlar hesaba katılarak diğer biyolojik araştırma yöntemlerinden de yararlanılıyor. Psikiometrik incelemerin önemi büyük. EEG'nin buradaki fonksiyonu çok önemli. EEG yöntemi, öncelikle beyin metastazı olup olmadığını ortaya koyabilen oldukça ucuz ve basit bir yöntemdir. İkinci olarak da paraneoplastik sendrom adı verilen henüz kanser ortaya çıkmadan beliren bir tablo var. O tablo bir çeşit limbik ensefalite benzer. EEG bulgusu ile saptanabildiğine dair ipuçları var. EEG vasıtasıyla belirli kemoterapötiklerin psikiyatrik bir sendroma yol açıp açmayacağını önceden kestirmenin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Söz konusu kemoterapötiklerin başında örneğin malign melanoma için hemen tek seçenek olan alfa interferon gelmektedir.